Yine açtım arayı.
Sözler verdim ve tutmadım.
Ama buralardaydım ;
Kozmetik blogu sayfamı mümkün olduğunca güncel tutmaya çalıştım. Daha kişisel yazılar yazdığım ; konsept dışına rahatlıkla çıkabileceğim, " nefes alma alanı " olarak gördüğüm bu sayfayı ise dışladım. Hatta uzunca bir süre de benim dışımda herkese kapalıydı.
Peki neler oldu bu geçen aylarda?
Alıştım, benimsedim. Gerçi ara ara garipsemelerim hortlamadı değil :)
Biraz bilsem de, tamamen yabancı olmasa da ; farklı bir şehir,farklı insanlar, haliyle farklı bir düzen ,tüm bunlara uyum sağlamaya çalıştım.
Şimdi bakıyorum da tüm o koşturmacanın üzerinden ne kadar çok zaman geçmiş ve ne çabuk geçmiş.
Geçen sene bu zamanlar , düğüne 2 aydan biraz fazla zaman kala, deli gibi koşturuyorduk. O yetişecek mi, mobilyalar ne olacak, çeyizlerim nasıl gidecek 600 küsür kilometre uzaktaki şehire vs vs diye düşünmekten uykularım kaçmıştı.
Şimdi geriye baktığımda şöyle düşünüyorum.
Aslında hepsi boş ve önemli olan anın tadını çıkarmak.
Ayrıntılara boğuldukça; başka, normalde umursamayacağınız eksiklikler gözünüze çarpmaya başlıyor ve canınız daha çok sıkılıyor, daha çok strese giriyorsunuz.
Bu yüzden ilk madde rahat olmak.
İkincisi , her şeyi ben yapacağım, ben organize edeceğim, her şey kontrolümde olsun tarzı yaklaşımları bir tarafa bırakmak lazım. Tabii düğün günü 10 yaş almış halinizle imza atmak istemiyorsanız :)
Bırakın, zevkinizden anlayan bir kuzen veya arkadaş destek olsun. Hatta destekten öte tüm işi onun üzerine yıkmak da serbest :p
üçüncüsü ise , " bunlar tatlı telaşlar " diyen kimseye inanmayın. Hayatımda bu evlilik sürecinde olduğu kadar koşturmadım, yorulmadım. Tatlı telaş vs değil, bildiğin eziyet.
Her şey , en ufak, en önemsiz ayrıntı bile stres kaynağı olabiliyor.
Biz pek yaşamadık, ufak tefek kaş çatmalarla atlattık fakat düğün dönemi ciddi ciddi sinirlerin gerildiği bir dönem ve dikkatlı olmak gerekiyor. Bir anda arabanın süsü hakkında tartışmaya başlarsanız hiç şaşırmayın.
Geleneksel biri değilim, şu yaşıma kadar gittiğim düğün sayısı bir elin parmaklarını geçmez ve düğün vb etkinliklere de kıl bir insan olmama rağmen düğün yaptım, " ne la öyle kabarık kabarık gelinlik, sade bir şey giyerim ben " dedim ; ilk gittiğim gelinlik mağazasında ilk denediğim ve hiç de düşünmediğim model olan kocaman kabarık etekli prenses tabir edilen bir gelinliği almam ve mağazadan çıkmam toplamda yarım saat sürmedi.
" taç ne la , bir çiçek belki " derdim ; kafamda gayet de taç taşıdım. Düğün günü kuğu gölü balesinden fırlamış gibi dolandım. ( düğün esnasında orta yaş teyzelerden " kuğu gibi" iltifatını almam bir tesadüf değilmiş yani :D )
Topuklu ayakkabı düşmanı olarak kocaman platform ayakkabılar giydim ama hiç de rahatsız olmadım, hayret.
Bir çiçek yerine iki çiçeğim vardı ; biri fotoğraf çekimi için. Fotoğraf demişken , yıllardır " ben evlenmem yeaa, daha çok var diye " konuşan ve düğün ile ilintili her şeyi angarya gören ben , tükürdüğümü yalama konusundaki ustalığımı fotoğraf çekiminde de gösterdim, dış mekan fotoğraf çekimi yaptırdım tabii, neymiş öyle stüdyo falan :D
Şu da var tabii, bi' işe girişildiyse hakkıyla yapılmalı.
Ben de hakkıyla tüm tükürdüklerimi yaladım, ehehe
Ha unutmadan ; "kır düğünü olsun , açık hava" vs diye düşünürken otel düğünü yaptık.
N'ooldu, beni hipnoz mu ettiler, yoksa bilinçaltımda bastırılan istekler miydi bunlar bilmiyorum ama ülke standartlarının üzerinde eğitim almış, hala da almaya devam eden biri olarak içimdeki Kezban'a serbestlik tanıdığım bir zaman dilimi oldu :D
Pişman mıyım? Hayır
Ps : Tembellik yapmazsam, aldığım ve 1 seneye yakın süredir de kullandığım mutfak aletleri vs hakkında yazılar da yazacağım bir ara.
Hatta belki yemek, pasta vs tarifleri de olabilir :p
İmza : domestik ben