Sayfalar

7 Aralık 2013 Cumartesi

Katı Meyve Sıkacağı Üzerine Bir Yazı

Nişanlılık döneminde bir heves geliyor insanın üzerine. Ne görsen " ayy ne güzel ", nereye baksan " ayy ne hoş " . Onu da alayım bunu da alayım , " Aaa , ama bu olmadan olmaz, lazım gerçekten " diyerek bir sürü şey alınıyor. Hatta ne görürse alıyor insan.
( Annelerinin bu çeyiz işine kendileri daha beşikteyken başlayan hemcinslerim de var tabii . Allah onlara sabır versin, zor iş )

Her neyse , ne gördüysek alıyoruz demiştim değil mi ? İşte çoğu şeyi de boş yere alıyoruz.



Eski yazılarımda bu süreçte aldığım Katı meyve sıkacağından bahsetmiştim. Ama ne araştırmıştım ben onu. Gözümde 3. derece integral çözümü kadar ciddiye alınması gereken bir işti.
Peki ne oldu ?

1 yılı aşkın süredir evliyim. Ve kaç kez kullandım o katı meyve sıkacağını tahmin edin ? Toplamda sadece üç kez. Sayıyla da yazayım " 3 " !

Temizlemesi öyle can sıkıcı ki bu cihazların , insan bunla uğraşacağıma " ısırarak yiyim, aynı vitamin sonuçta " diyor.

Ne kadar teknolojik de olsa , makinede yıkanabilir de dense , o cihazın içindeki meyve posalarını biri çöpe atacak ve biri de o parçaları bulaşık makinesine yerleştirecek değil mi?

Evlenme arefesinde olanlar ve eninde sonunda evlenecek hemcinslerim ; boşverin bu katı meyve sıkacağı işini..
Şayet yeriniz varsa , en fazla mutfak tezgahınızda süs niyetine durur.

ve siz elmanızı ısırır , havucunuzu dişlersiniz , olur biter ^^

Sevgiler


Devamını okumak için tıklayınız »

19 Haziran 2013 Çarşamba

Uzun bir aradan sonra

Yine açtım arayı.
Sözler verdim ve tutmadım.
Ama buralardaydım ; Kozmetik blogu sayfamı mümkün olduğunca güncel tutmaya çalıştım. Daha kişisel yazılar yazdığım ; konsept dışına rahatlıkla çıkabileceğim, " nefes alma alanı " olarak gördüğüm bu sayfayı ise dışladım. Hatta uzunca bir süre de benim dışımda herkese kapalıydı.

Peki neler oldu bu geçen aylarda?

Alıştım, benimsedim. Gerçi ara ara garipsemelerim hortlamadı değil  :)

Biraz bilsem de, tamamen yabancı olmasa da ; farklı bir şehir,farklı insanlar, haliyle farklı bir düzen ,tüm bunlara uyum sağlamaya çalıştım.

Şimdi bakıyorum da tüm o koşturmacanın üzerinden ne kadar çok zaman geçmiş ve ne çabuk geçmiş.

Geçen sene bu zamanlar , düğüne 2 aydan biraz fazla zaman kala, deli gibi koşturuyorduk. O yetişecek mi, mobilyalar ne olacak, çeyizlerim nasıl gidecek 600 küsür kilometre uzaktaki şehire vs vs diye düşünmekten uykularım kaçmıştı.

Şimdi geriye baktığımda şöyle düşünüyorum.

Aslında hepsi boş ve önemli olan anın tadını çıkarmak.
Ayrıntılara boğuldukça;  başka, normalde umursamayacağınız eksiklikler gözünüze çarpmaya başlıyor ve canınız daha çok sıkılıyor, daha çok strese giriyorsunuz.

Bu yüzden ilk madde rahat olmak.
İkincisi , her şeyi ben yapacağım, ben organize edeceğim, her şey kontrolümde olsun tarzı yaklaşımları bir tarafa bırakmak lazım. Tabii düğün günü 10 yaş almış halinizle imza atmak istemiyorsanız :)
Bırakın, zevkinizden anlayan bir kuzen veya arkadaş destek olsun. Hatta destekten öte tüm işi onun üzerine yıkmak da serbest :p

üçüncüsü ise , " bunlar tatlı telaşlar " diyen kimseye inanmayın. Hayatımda bu evlilik sürecinde olduğu kadar koşturmadım, yorulmadım. Tatlı telaş vs değil, bildiğin eziyet.
Her şey , en ufak, en önemsiz ayrıntı bile stres kaynağı olabiliyor.

Biz pek yaşamadık, ufak tefek kaş çatmalarla atlattık fakat düğün dönemi ciddi ciddi sinirlerin gerildiği bir dönem ve dikkatlı olmak gerekiyor. Bir anda arabanın süsü hakkında tartışmaya başlarsanız hiç şaşırmayın.

Geleneksel biri değilim, şu yaşıma kadar gittiğim düğün sayısı bir elin parmaklarını geçmez ve düğün vb etkinliklere de kıl bir insan olmama rağmen düğün yaptım, " ne la öyle kabarık kabarık gelinlik, sade bir şey giyerim ben " dedim ; ilk gittiğim gelinlik mağazasında ilk denediğim ve hiç de düşünmediğim model olan kocaman kabarık etekli prenses tabir edilen bir gelinliği almam ve mağazadan çıkmam toplamda yarım saat sürmedi.
" taç ne la , bir çiçek belki " derdim ; kafamda gayet de taç taşıdım. Düğün günü kuğu gölü balesinden fırlamış gibi dolandım. ( düğün esnasında orta yaş teyzelerden " kuğu gibi" iltifatını almam bir tesadüf değilmiş yani :D )
Topuklu ayakkabı düşmanı olarak kocaman platform ayakkabılar giydim ama hiç de rahatsız olmadım, hayret.

Bir çiçek yerine iki çiçeğim vardı ; biri fotoğraf çekimi için. Fotoğraf demişken , yıllardır " ben evlenmem yeaa, daha çok var diye " konuşan ve düğün ile ilintili her şeyi angarya gören ben , tükürdüğümü yalama konusundaki ustalığımı fotoğraf çekiminde de gösterdim, dış mekan fotoğraf çekimi yaptırdım tabii, neymiş öyle stüdyo falan :D

Şu da var tabii, bi' işe girişildiyse hakkıyla yapılmalı.
Ben de hakkıyla tüm tükürdüklerimi yaladım, ehehe

Ha unutmadan ; "kır düğünü olsun , açık hava" vs diye düşünürken otel düğünü yaptık.

N'ooldu, beni hipnoz mu ettiler, yoksa bilinçaltımda bastırılan istekler miydi bunlar bilmiyorum ama ülke standartlarının üzerinde eğitim almış, hala da almaya devam eden biri olarak içimdeki Kezban'a serbestlik tanıdığım bir zaman dilimi oldu :D

Pişman mıyım? Hayır

Ps : Tembellik yapmazsam, aldığım ve 1 seneye yakın süredir de kullandığım mutfak aletleri vs hakkında yazılar da yazacağım bir ara.
Hatta belki yemek, pasta vs tarifleri de olabilir :p

İmza : domestik ben


Devamını okumak için tıklayınız »

15 Ocak 2013 Salı

Merhaba






Kaç ay olmuş yazmayalı. En son düğünden bir buçuk ay önce yazmışım.

Kına, düğün , balayı ve kocaman bir yeni hayata alışma süreci geçti. ( Hoş hala alışmaktayım)

An itibariyle dört buçuk( buçuklu da yazarım, he he) ayı çoktaan geride bıraktım

Kaldığımız yerden devam edelim mi?



ps: Bu blogda aktif değildim ama bakimblog 'da yazmaya devam ediyordum :)

Devamını okumak için tıklayınız »
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...